{slider title="Timur Erk" open="false" alias="TE" mainclass="GY" class="blue solid icon"}

Lions hayatım 43 yıl önce babamın arkadaşı, Vecihi İbak’ın beni ve benimle birlikte yaklaşık 10 kişiyi Çınar Oteli’nde daveti ile başladı.  

Yeşilyurt ve Yeşilköy’de ikamet eden ve mesleğinde belirli bir aşamaya gelmiş bireylerden oluşan, Yeşilyurt Lions Kulübü’nün kuruluş çalışmaları bu otelde yapıldı. Vecihi İbak Eminönü Lions Kulübü’nün bir üyesi olup, bu kulübü kurmak ile görevlendirilmiş idi. Nesim Levi’yi kuruluş aşamasında tanıdım. Sene 2021 ve Seneler su gibi akıp gitti geriye birbirinden güzel anılar kaldı.  Canınızı sıkmadan aklımda kalanları kaleme almaya çalıştım.

Yıl 1982. 70 Cent’e muhtaç olduğumuz yıllar. 1980 ihtilali olmuş.  Lions dernekleri ile birlikte tüm derneklerin çalışmalarına iki yıllığına ara verilmiş. Başkanımız Timuçin Uygur. 

Yavaş yavaş kulüp toparlanıyor. Ülkede ithalata bağımlı ameliyatlar yapılamıyor. Bunların arasında Kalp kapakçıkları ameliyatları da ön sıralarda. yüzlerce hasta yurtdışından getirilecek Kalp kapakçıklarını bekliyor. Onlar için günler hatta saatler önemli...

Sanayiciyim, başta Almanya olmak üzere yurtdışı iş seyahatlerim oluyor. Almanya’da tahsili sonrası iş hayatına atılan kardeşim aracılığı ile Weinheim Lions Kulübü Başkanı İle temasa geçtim ve İthalat zorluğu çeken Ülkemin zor koşullarını anlatarak kalp kapakçıkları ihtiyacımızdan bahsettim. 

İki ay sonra yaptığım Almanya seyahatinde içinde beş tane kalp kapakçığı olan bir bond tipi çanta törenle Weinheim Kulübü Başkanı tarafından bana verildi. Hem de bağış olarak. İlk defa Lions’un uluslararası anlayışına ve gücüne inandım. Yurda büyük bir iş başarmış olmanın büyüsü içinde döndüğümde havaalanı gümrüğünde her şeyi birebir anlattım. Hiçbir zorluk çıkarmadılar ve hatta gelecek sefer isim ve telefon numarası vererek bizzat yardımcı olacağını söyleyen bir yetkili ile tanıştırdılar. Havalimanı dış hatlar çıkışında beni Haydarpaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesinin yetkilisinin beklediğini söylemem mi işleri hızlandırmıştı acaba. Böylece günlerdir bu beş kalp kapakçığını bekleyen beş hastanın hayatını kurtarmıştık. Konuyu basını da yansıtmış ve büyük bir destek almıştık. 

Bu konu 2 sene devam etti,  Yeşilyurt Lions Kulübü’nün ilk önemli aktivitesi oldu. Haydarpaşa’daki kalp cerrahını kulüp toplantımıza çağırdık. Uluslararası ilişkiler nasıl yürür, İkizleşme nasıl yapılır bütün bu konuların inceliklerini öğrenmeye başladık. Lions olmanın erdemini kavramış ve gurur duymaya başlamıştık. 

Bu arada sevgili Nesim Levi’nin Çal ilçesinden 16 yaşındaki Nurten isimli kalp hastasının dokunaklı hikayesini onun ağzından tekrar izleyebilirsek memnun olurum. 

 

Sene 1983, Erhan Sayılı kulüp başkanımız. Alaattin Yılmaz Sanama İsimli kulüp saymanı arkadaşımız var. O zamanlar oldukça fazla bir araya gelir ve çok hoşsohbet yapılan yemekler yapılırdı. O yemekler yenir, içilir ve ülke sofralarda kurtulmaya çalışılırdı. Alaattin Yılmaz Sanama suyu yudum yudum içer, alkol çok nadiren alırdı. Merak ettik, hikayesini anlattı.. 3-4 sene diyalize girmiş daha sonra Heidelberg tıp fakültesinde böbrek nakli olmuş ancak 6 ay içinde takılan böbrek rejeksiyonu olmuş ve yine Samatya SSK hastanesinde diyalize geri dönmüştü. 

Konuyu araştırdık. Ülkemizde sadece 30 hemodiyaliz cihazı vardı En büyük ünite 12 birimlik Samatya hastanesinde idi. Son dönem kronik böbrek yetmezliği çeken hastalar diyaliz listesinde sıralanıyor ancak çok az cihaz olduğu için çoğu ne yazık ki ölüyordu... 

Yeşilyurt Lions kulübü olarak birkaç gelir getirici sosyal faaliyet yaptık ve bağışlarla beraber ister inanın ister inanmayın 200.000 $ topladık. Samatya Hastanesi’ndeki 12 ünitelik diyaliz bölümüne altı ünitelik bir ilave yaparak kapasiteyi %33 arttırmış olduk. Konu basına yansıdı. 200.000 $’lık bir yatırım o zamanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Doç. Dr. Ürolog Mustafa Kalemli’nin  de kulağına gitmişti. Samatya Hastanesi Başhekimi Dr. Mücahit Atmanoğlu biz Lions’ları çok sevmiş ve Bakana gerekli referansları iletmişti.

Aradan bir müddet geçti 1984/85 dönemi kulüp başkanı olmuştum. 

Türk Böbrek Vakfı’nın kuruluş hikayesi başladı. Hastane inşaatı başlamış ve hızla devam etti.

Bugün Türk Böbrek Vakfı konferans salonu Alaattin Yılmaz Sanama adını taşımaktadır. 

{slider title="Latife Baştuğ" alias="NN" class="blue solid icon"}

ilk konvansiyonum 1992 yılında 118 T Yönetim Çevresi 118 T E Y olarak 3 Yönetim çevresine bölündü. 118 E Yönetim Çevresine Timur Erk 1993-1994 Genel Yönetmeni olarak atandı. 1993 yılının haziran ayının 20 si gibi İşyerim olan matbaama bir telefon geldi Yavuz Soral Seçilmiş GY vekilii telefonda idi ve 10 gün sonra Uluslararası Lions Konvansiyonuna Minneapolise gidiyoruz hazırlan diyordu, gerçekten Temmuz 3 te yola çıktık 9 kişi idik ve hepimiz ilk defa bir konvansiyona katılıyorduk.

118Y den Erol Gürler . ve118 E den Yavuz Soral, Osman İlhan , Sunday Bilgin, Fahrettin Ecevit, Nilgün Lermioğlu Nyord, Emel Gürün, Muhsin Altuncuoğlu ve ben. Nilgün hariç hepimiz ilk defa Amerika’ya gidiyorduk. O zamana kadar konvansiyonlara konsey başkanları , Uluslararası direktörler ve üst düzey bazı görevliler gidiyordu bizim gibi Lioneslerden yeni Lionsa geçmiş yeni Lionlar ilk kez konvansiyona katılıyorlardı. Nilgün NY la iş ilişkisi olduğundan tüm organizasyonu yapmıştı.

4 Temmuzda NY a indik ve ertesi gün biletimiz Sikago aktarmalı Mineapolis idi ve Şikago’da beklememiz gereken 6 saat vardı.Şikago’ya indik ve bizi bekleyen bir minibüsle hemen Oak Brook a merkezimizi ziyarete gittik. Uluslararası başkanın çalışma odasını Oak Brook binasını ve Japon bahçesini büyük bir merakla gezdik resimler çektik ve geri dönüp Mineapolise doğru yola çıktık. Çok heyecanlı idik neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz her şeyi merakla izliyorduk. Yavuz Soral genel Yönetmen olmadan önce tecrübe edinmek istemiş ve bizde onun heyecanına ortak olarak bu seyahate çıkmıştık. Mineapolis’e vardığımızın ertesi günü konvansiyon binasına girdiğimizde hissettiklerimi bu gün bile hatırlıyoruz herkes birbirine selam veriyor kırk yıllık arkadaş gibi gülümsüyor ve konuşuyor. Kocaman bir alanda insanların elinde pin ve bayrak … değiş tokuş yapılıyor … Değişik salonlarda toplantılar var herkes girebiliyor tam bir şölen. İşte o zaman ne kadar büyük bir ailenin ferdi olduğumuzu anladım. Kendimi önemsedim. Lion olmanın mutluluğunu hissettim. O gün başlayan uluslararası toplantılara katılma isteğim hiç sönmedi. Döndüğümüzde hepimiz birer ikişer kulüplerimize gidip onlarla bizim gördüğümüzü yaşadığımızı detayları ile paylaştık. İnanıyorum ki bu konvansiyonlara katılma isteklerini uyandırdık. Bu ilk deneyimden sonra Konvansiyonlara, Avrupa pre-forumlarına, Avrupa forumlarına. Akdeniz konferanslarına … olabildiğince katıldım. bundan sonra da fırsat olursa katılacağım Yalnız veya bir çok Genel Yönetmenlerimi de beraberimde götürdüğüm konuk konuşmacı veya sade davetli olarak katıldığımız MD107 İtalya’nın Ulusal konvansiyonları ve kulüp toplantıları benim tutkum oldu. Genel Yönetmen Sunday Bilgin dönemi 1997 yılı aylardan Nisan İkizlerimiz MS111 Alman ve 107 LA İtalyan Yönetim Çevresi üyeleri, 80 civarında Lion İstanbul’a iadei ziyarete geldiler. Başta Cağaloğlu İki üyeleri olmak üzere aşağı yukarı bütün 118 E Lionları seferber oldu ve gruplara bölünerek misafirlerimize İstanbul’u gezdirdik. İtalyan Lionları ile iletişimi ben kuruyordum Almanlarla da Timur Erk. O dönemde Sunday Bilgin Genel Yönetmen ben 1. Kesim Başkanıyım Timur Erk te Geçen Dönem Konsey başkanı…Metin Taşkent Konsey Başkanı… Büyük bir tesadüf İtalyan Genel Yönetmen Roberto’nun ve Sunday Genel Yönetmenin amblemleri ve rozetleri içerik olarak aynı. Kırmızı gül …..

Geziler, tanıtım gayet güzeldi de sıra alışılmış ikizleşme tazeleme gecesine gelince durum zorlaştı. Çözümü hep beraber tek gecede yapmayı ve tüm 118 T E ve Y yönetim çevrelerine açmayı düşündük. Alman Türk ve İtalyan bayrakları altında bir gece düzenledik. Gayrettepe’de Plaza otelinin çok güzel manzaralı rufunda muhteşem bir gece oldu. Konuşmalar İtalyanca Almanca ve Türkçeye çevriliyordu. Tercümeler sırasında gözüm kürsünün yanındaki bir masaya kaydı ve masadaki Italyan ve Alman misafirlerin pür dikkat masalarındaki Aysen Kiper’i dinlediklerini gördüm olabildiğince kulak kabarttım Aysen masada Badem ezmesinin yapılışını anlatıyordu… Daha sonra da herkese Türk kahvesi içirip fallarına baktı… Onlara kulak kabartmaktan tercümeyi nasıl yaptığımı Allah bilir. Gece herkesin birbiri ile bayrak değiştirmesi pin alıp vermesi ufak hediyeler dağıtılması ile devam etti. Ama artık eğlence zirveye ulaşmıştı şarkılar söylendi danslar edildi ve çok güzel bir gece oldu…. Ertesi gün herkes ülkesine dönerken inanın gözlerimiz yaşarmıştı kırk yıllık dostların gidişi gibi idi. Unutulmayan anılarda biri idi.

{slider title="Necati Yılmaz" alias="MN" class="blue solid icon"}

Taksim Eğitim ve Araştırma hastanesi Nükleer tıp bölüm sorumlusu olarak çalışıyorum. Yıl 2009. Odamdaki telefonum çalıyor.Çok değer verdiğim ablam Latife Baştuğ.  Genel Yönetmenim .Ben de kesim başkanı olarak görevliyim (diğer Kesim başkanları Aysen Kiper, Ergun Yazıcıoğlu. Temel Özcan, Sina Mengi).

Genel Yönetmenimin sesi heyecanlı idi. Necati müsait misin diye sordu. Müsaitim dedim.

Başaracağımdan yüzde yüz emin olarak hemen konuyu anlattı kendisine bir mail gelmiş ve  Portekizin geçmiş dönem Konsey başkanı –ismini hatırlayamadım – gezmeye geldiği İstanbu lda Taksimde  kalp krizi geçirmiş ve Alman hastanesine kaldırmışlar. Ülkesinde meraktalar durumunu öğrenir misin lütfen dedi.

On dakika sonra  doktor önlüğümle  hemen Alman hastanesine gittim. Kişinin bilgilerini verdiğimde  kardiak Vasküler kalp durması ve şok tedavisi yapıldığını ve kendisinin yoğun bakımda olduğunu öğrendim.

Hastaneye gelmiş olan G.Y imle yoğun bakıma girme iznini çıkarttık ve girdiğimizde Lion olduğumuzu öğrenen hastanın gözleri parladı. İspanyol konsolosluğundan tercüman istemişler henüz gelmemiş. Biz bir şekilde anlaştık ve esinin yukarda misafirhanede olduğunu onunla ilgilenmemizi istediğini anladık. Hastayı sahiplendik. Eşini ziyaret ettik biz Lionuz yanınızdayız dedik telefon bilgilerimizi  yetkililere verdik . Durumu Portelkize  bildirdik .

Ben hastayı her sabah ziyaret ettim. Ameliyat edilmesi gerektiği söylendi Burada olmak istemedi ülkesine gitmek istedi .kendi  doktoru ile konuşmak istedi. Doktoruna  ulaştık  hastane doktorları ile   konuşmalarını sağladık..  Biraz yola çıkabilecek hale gelince ambulans uçaakla ülkesine yollandı. Ameliyatı ülkesinde oldu….

{/sliders}

{slider title="Nilgün Niord" alias="NN" class="blue solid icon"}

Genel Yönetmenim Sibel Güllü Lions anılarınızı yazın deyince içimde bir kargaşa. 32 yılın binlerce anısı “ben de ben de” diye içimde zıp zıp zıplıyor. Seçmesi ne de zor. Acaba sadece mutlu anılarıma mı odaklansam? Ne de olsa kalıcı bir belge olacak, acıları paylaşmanın ne anlamı var? Ama onlar da var, dünyaya çıkmak isteyen, bunca yıl beni üzmüşler, anlatsam kurtulurum onlardan belki de. Neyse başlayım bakalım.
Lion ailesinde daha ikinci yılım, Lioness District sekreter yardımcısıyım . Dönem ana projesi dünya gazilerini buluşturmak, Taksime birlikte barış heykeli dikmek. District Başkanı çılgın kadın Ayla Tarhan’ın evi karargahımız. PID Müfit Tarhan hep bizimle. Lionsun dünya yapısını ve gücünü tanıdığım, takım ruhuyla gönüllü yapılan dev bir organizasyonun parçası olduğum ilk ortam. Birçok ülkeden yaklaşık 15 gazi geliyor. Vietnam gazileri de var, 2.dünya savaşı gazileri de. Ve biz bu grubu Anıtkabir’e götürüyoruz. Şık, feminen eflatun, mini etekli üniformalar içinde bir grup kadın ve kollarında yürümekte zorlanan bir takım adamlar. Geri dönüp bakınca gülmekten kendimi alamıyorum.
PID Oya Sebük ile Türkiye’nin ilk kadın Lions kulübü Ulus’u kuruşumuz. O gün çok doğal gelen bu eşitlik için gerek dünyada gerek ülkemizde verilen savaşın zafer günü. Kuruluş gecesi öyle şık, öyle güzel ve öyle duygu yüklü ki. Lion-Lioness devam etmeyi düşünmüşken birkaç ay sonra tüm Lionessler Lion’a dönüşünce zor bir karar veriyor, vefa borcu nedeniyle doğduğum kulüpte kalıp bir de Mavi Haliç Lions Kulübü kurucusu oluyorum.
Hemen sonraki yıl büyük T - 200 ü aşkın Lion, 100 ü aşkın Leo kulüp, Ali Eşref Müezzinoğlu Genel Yönetmen, Osman İlhan Sekreter, ben de yardımcısı. Ülkenin de altın yılları. Her günü, her anı sevgi ve dostluk içinde geçen, dev Lions ailemi tanıdığım o yıl binlerce güzel, mutlu anı dolu. ULKB ile de tanıştığım yıl. Yönetim Çevremizin nin önceki yıldan gelen parasal hesap karışıklıkları var. ABD ile çalıştığım için tüm ULKB ilişkileri koşulsuz bir güvenle bana bırakılmış. Chicago merkez çalışanlarına hediyeler göndertiyor, sık sık telefon ediyorum. İlk kez merkezi ziyaret edişimde beni alandan limozin ile aldırıyorlar, merkezin gönderine Türk Bayrağı çekilmiş, girişte önemli konuklar levhasına adım ve ülkem yazılmış. Her sorunu anında çözüp müthiş bir ev sahipliği yapıyorlar. Yıllarca ULKB nin CEO luğunu yapmış Elsa ile yemek yemek, efsanevi Melvin Jones’un , dönemin uluslararası başkanı Coffey’in masasına oturmak – taze bir Lion için rüya. Lions’un bir hortum gibi beni sarmalayıp, göğe yükselttiğini hissediyorum.

 

Bir sonraki yıl  büyük T bölünüyor. Timur Erk kurucu Genel Yönetmenimiz. Minneapolis  Uluslararası Konvansiyon’a  yıllarca andığımız meşhur 9 lara rehberlik yapıyorum.  Çoğu sonra GY olan ( Sunday Bilgin, Osman İlhan, Yavuz Soral, Latife Baştuğ, Erol Gürler) Muhlis , Fahrettin ve Emel - hepsinin ilk ABD seyahati, hepimizin ilk konvansiyonu.  Genciz, heyecan dorukta. 4 Temmuz havai fişekleri arasında New York a giriş, limozinlerle seyahatler, Parad, Türk gecesi ! Büyüleyici.  Sonrası Chicago merkezi ziyaret!  Alis Harikalar Diyarında gibiyiz. Her günü, her anı saatlerce konuşulacak güzellikte, seçemedim, ama birini paylaşmak isterim. Bir gece alışveriş merkezinin lunaparkında eğlenirken sular içinde dolanan bir kayığa biniyoruz, ama iki kişilik kayığa 4 kişi binince kayık önden suya batıveriyor, Lati ve ben sırıl sıklam. Diğerlerinin kahkahaları altında üstümüzden sular akarak ilk mağazaya gidip iç çamaşırları dahil tepeden tırnağa giysi alıyor soyunma odalarında değişiyoruz.

Kulüp başkanlığımda ana projemiz Ulusal Konvansiyon ev sahipliği, şimdiki gibi MD fonu yok, kulüp üretmek zorunda. Cumhurbaşkanı Demirel. Özel kalemine bir mail gönderip yeni görev alan kulüp yönetim kurulu olarak ziyaret etmek istediğimizi yazıyorum. Ertesi gün yanıt geliyor, gün veriliyor. Toparlanıp gidiyoruz. Demirel ayakta karşılıyor, tek tek elimizi sıkıp kutluyor. Kocaman masanın etrafına yerleşiyoruz. İkramlar geliyor, Hoş geldiniz beş gittiniz faslından sonra  “Benden ne istiyorsunuz “ diyor. Hayda .. Bir şey istemeye hazır değiliz ki, adamcağız her ziyaretçinin bir şey istemesine alışmık ama biz acemi. Kem küm, edip konvansiyonumuzu himayesine almasını istiyorum . Yanıt “ Tamam ya bu bir şey değil, başka?  “  Başka isteyecek bir şey bulamıyoruz, teşekkür edip anı fotoğrafını çektirip ayrılıyoruz.

1500 kişiye bilet satıp dönemin dev diskoteği Andromeda da muhteşem bir 68 gecesi organize ediyoruz. Hippi giysileri,  68 kuşağı şarkıcılar, paydaş radyolar muhteşem bir gece oluyor.  AKM deki görkemli konvansiyonun tüm masraflarını, tüm Taksim billboard larında dönen Lions reklamlarını  karşılıyor. Buradan bir anım da açılış kokteylinde AKM nin 2. Katın camından rahmetli Asil Alpan’ın sponsoru olduğu havai fişek gösterisi.  Bizler keyifle seyrederken  Asil her fişek patlayışında “ gitti 1000 TL “ diye hayıflanıyor😊)

Ve bir acı anı. Yine kulüp başkanlığım sırasında gerici örgütlerin boy hedefi oluyorum. Eyüp Meslek Lisesi sağlık günümüzde onlarca doktor ve konu arasında öğrencilere aids’i anlatan doktor prezervatifi tanıtıyor. Ertesi gün malum gazetelerde “Lions gençlerimize seks öğretiyor “ başlığı altında isim, adres, telefonlarımla manşetteyim. Ve de savcılığa veriliyorum. Telefonlarım kitleniyor, günlerce ofisime gitmeye korkuyorum. Lions’da ilk hayal kırıklığım. Bana yardım edecek, yanımda duracak bir hukuk ofisimiz, kurumsal bir organımız yok. Sevgili Genel Yönetmenim Yavuz Soral da çaresiz. Tek başıma, dehşet içinde avukatımla Eyüp Adliyesine gidişim ve çıkışımdaki yoğun korkumu unutamam, her an bir köşeden çıkıp saldıracaklar gibi. Neyse savunma sonrası dosya kapatılıyor ama o süreç herhalde hayatımdan birkaç yıl çalıyor.

New York Birleşmiş Milletler merkezinde her yıl Mart ayının bir günü Lions ve BM günü yapılır. 1996 yılındaki çok özel çünkü Barış Posterini İzmirli bir Türk kızı kazandı ve ben kızım Selen ile beraber oradaydık. Milli giysiler içindeki kızımız, annesi, babası Türk Bayrağı ile ön masada, Türk heyeti olarak biz ikimiz ve bir de önerici kulübün başkanı arkalarında ülkemizi temsil ederek bu çok gurur verici anı yaşadık.

İdealtepe Göz Hastahanesi için bağış müracaat ve sürecinde yer alarak LCIF ile tanışıyorum. İlk LCIF projem Alman ikiz kulübümüz ile yaptığımız LCIF uluslar arası destek fonu alıyor. Lion yaşamımın en güzel hizmet anılarından biri. Şırnak Lisesinin bilgisayar laboratuvarını yapıyoruz. Sunday Bilgin Genel Yönetmen, eşi Türkan, Alman temsilci Rolf, bizim kulüpten bir grup, bir opera sanatçısı , bir piyanist ve bir gazeteci ile minibüse doluşup eskortlar eşliğinde o zamanlar çok tehlikeli olan bölgelerden geçip Şırnak’a gidiyoruz. Okula bilgisayarları teslim ediyor, öğrencilerle günü geçiriyoruz. Son derece aydın bir kaymakam ve eşinin konuğuyuz. Konukevi penceresinden Cudi dağları elini uzatsan dokunursun uzaklıkta. Yaşanan nice şiddete bu kadar yakın olmak bizi hiç korkutmuyor. Gecesi ise anlatması zor bir muhteşemlik yaşıyoruz. Daha önce gönderdiğimiz bağış piyano Şırnak halk evi salonuna yerleşmiş, adeta tüm Şırnak orada, öğrenciler, öğretmenler, veliler, resmi ekran. Opera sanatçımız harika bir sunumla operayı anlatıyor, örnek parçalar söylüyor. Danny Kane’nin yaptığı gibi. Sonra dans müzikleri başlıyor ve çocuklarla dansediyoruz. Çıkışta gazeteci çocuklarla röportaj yapıyor. O güne kadar hayalleri polis, jandarma, en en çok öğretmen olmaktan öteye geçmeyen çocuklar opera sanatçısı, piyanist olmak istiyorlar. Ve gerçekten de bu çocukların çoğu üniversitelere gidip güzel meslekler kazanıyorlar, bizimle iletişimlerini uzun süre sürdürüyorlar.

1991 İstanbul Avrupa forumu ile tadını alıp yıllarca müptelası olduğum Avrupa Forumları anılarının her biri onlarca sayfa doldurur. En zenginini seçtim -Viyana Forumu. Güzel bir grupla Budapeşte üzerinden gidiyoruz. Bir gün Timur Bey bize dünyanın en eski metro istasyonunu göstermek istiyor. Bizim forum ekibi- Ayça Gedik, Osman Menteşe, Osman Görmez ben Timur Bey’in peşine takılıyoruz. Bir istasyondan biniyor, birinde iniyor, merdivenleri çıkıyoruz, “ha bu değilmiş “ diyen Timur Erk’i takiben yeni birine biniyoruz. 

Bu belki 10 durak in çık devam ediyor. Artık yürüyecek halimiz yok, merdivenlere çökmüş umutsuz ona bakıyoruz. Demez mi” Yahu çocuklar galiba bu şehirde değil Viyanadaydı” 😊))

Ha bir de meşhur Viyana valsları gecemiz var. Avusturya Lionları Hofburg sarayının ana salonunda; harika bir orkestra eşliğinde tuvalet ve smokinli balerinlerin vals gösterisi,  organize etmişler. Bilet fiyatları uçuk  ama herkes alıyor. Ben almakta geç kalıyorum, biletler tükenmiş ☹ Satan Lion’a yalvar yakar oluyorum, bir yerlerden iki bilet bulup veriyor. Ayça ile gece süslenip püslenip  saraya gidiyoruz. Bizim biletlerimiz diğerlerinin renginden farklı, yer gösterenler Türk grubunu arkalarda bir başka salona yönlendiriyor, Ayça ile beni alıp sahnenin en önündeki ID lerin oturduğu  protokol masasına götürüyorlar. Belli ki bana bileti satan bir yanlışlık yapmış, protokol bileti satmış, Allah bilir ücretsiz olması gereken biletlerin parasını da cebine atmış. Bozuntuya vermeyip, selamlaşıp oturuyoruz. Muhteşem bir salon, muhteşem bir ortam.  Uçuyoruz. Hele Ayça Avusturya Lisesi mezunu olarak mest. Masadakiler de bizi biraz yadırgıyor, ufaktan sorguluyor ama kabulleniyorlar. Masa yiyecek dolu, şampanyalar şaraplar geliyor, kadehler tokuşuyor, keyfimiz süper. Vals gösterisi hemen önümüzde. Gösteri başlıyor, rüyada gibiyiz, ama rüya çok kısa sürede kabusa dönüşüyor. Dönemin konsey başkanı yanımızda gelip ülke olarak protesto ,terk ediyoruz , hadi gelin  demez mi. İnanılır gibi değil, Ayça ile çıkmamaya karar veriyoruz, ne olduğunu da anlamış 

değiliz, neden protesto?  Ama bizi bırakırlar mı, biri gidip biri geliyor- sürekli taciz. Masadakiler ve çevredekiler rahatsız oluyor, mecburen kalkıyoruz. Salonun dışında, sarayın merdivenlerinde kalabalık Türk grubu arasında müthiş  tartışma var. Nesim Levi nedenini açıklamaya çalışıyor, ama rahmetli Samim As ve dönemin Konsey Başkanı nuh diyor peygamber demiyorlar. Meğerse verdikleri yüksek bilet fiyatının içinde yemek ve içki var sanırlarmış oysa hepsi ek ücretmiş. Yani aç kalmışlar, üstelik arkalarda bir salonda vals şovu da göremeyince, terk etmeye karar vermişler. Ayça ile şık  tuvaletlerimizle o güzelim rüya  saraydan çıkıp kebapçıya giderken içimiz ağlıyor, hala da dövünürüz, neden kalktık diye.

Ayça ile sarayda  protokol masasından kaldırılmadan önce

Konsey Başkanları Timur Erk ile başlayan, Oya Sebük, Metin Taşkent, Ahmet Sepil ve Turan Şalikoğlu ile devam eden 5 yıllık Konsey Sekreterliği dönemlerinden en bağıran anılarım 1999 yılından.

Depremi takip eden günlerde merkezde hemen bir kriz masası kuruluyor. Bir gün yine Ender ve  Arif ile acil yardım için neler yapılabiliriz i  tartışıyoruz. Acil sığınma ve iaşe gerek, kabaca bir takım hesaplar yapıyoruz, 2 milyon dolar gibi bir ihtiyaç çıkıyor. Toplantı bitmeden cep telefonum çalıyor, Kabataş ofisimdeki elemanım beni yabancı birilerinin aradığını, adres aldıklarını ve gelmekte olduklarını söylüyor. Ofise vardığımda salonda 3 Japon oturuyor. MD sekreteri olduğum için uluslararası kayıtlardan beni bulmuşlar. Biri Konsey Başkanı, biri tercüman lion bir de fotografçı. Selam kelamdan sonra ziyaret nedenlerini anlatıyorlar. Depremden çok çeken bir ülkenin lionları olarak bize yardım etmek isterlermiş, bir kampanya başlatmışlar. Her Japon lionu 15 dolar verecekmiş, dört- beş ay içinde 2 milyon dolar toplanacakmış. Rüyamı görüyorum acaba. Yarım saat önce iki milyonumuz olsa diye hayalimizi tanrı duymuş ve anında göndermiş sanki. Göz yaşlarına boğuluyorum Kalkıp konsey başkanına sarılıyorum. Böyle duygu patlamalarına hazır değil adamcık, ne yapacağını şaşırıyor. Lionsun dünya gücü bir kez daha yüceliyor gözümde. LCIF dışında İskandinav ve birçok ülke Lionları da benimle temas edip yardımlar gönderiyorlar. Kulüp olarak İskandinav bağışları ile 6 prefabrik bina - 2 ana okullu, 1etüd merkezi, 2 sağlık ocağı, 1 toplum merkezi yapıyor, onlarca çadır, giyecek, yiyecek taşıyoruz. Japonya’dan ayrıca konteynırlar dolusu çocuk maması, giysisi, İngiltere’den travma yaşayan çocukların sarılması için binlerce el ürünü örgü bebeği Gölcük Kuzey Deniz Saha komutanları arkadaşlarım ile dağıtıyoruz. Tüm dünyadan yardımlar yağıyor! Nasıl güçlü bir aile dayanılması bu. Deprem beni binlerce kere Lion yapıyor ve hayatıma bakışımı hatta hayatımı değiştiriyor.

Fon toplamaya öncülük eden, ülkemize haberi getiren ve defalarca gelen gelen Japon CC ile dostluğumuz uzun yıllar sürdü.

Dönemimde MD de tek kadın genel yönetmen benim. Diğer arkadaşlarım harika ve müthiş bir fikir birliği, dostluk içindeyiz. Konsey Başkanımız Sunday Bilgin dahil bana ve özellikle uluslararası deneyimime büyük saygı gösteriyorlar ve şımartıyorlar. Uluslararasında değişim rüzgarları çok güçlü, IP Al Brandel sahnede karısına aşk ilan eden, danseden biri. Lions paradigmalarını değiştirmeye çalışıyor, kaskatı ritüeller yerine eğlenen, gülen, hiyerarşi ve protokolü azaltan bir yeni anlayış var. Ve biz de tüm bu yenilikleri MD ye taşımaya çalışıyoruz. Tabi ki hayli dayak yiyoruz. Özellikle ben. Bununla ilgili bir anım şöyle- Konsey olarak bir müzik grubu kuruyoruz ve gizli gizli provalar yapıyoruz. Seçildiğimiz Konvansiyonun akşamı gala yemeğinde sürpriz sahne alıyoruz. Herkeste bir şaşkınlık. Provasını yaptığımız şarkıya başlıyoruz, şaşkınlık daha da artıyor ama bu kez suratlar asılıyor, aralarında fısıldaşmalar başlıyor. Biz çok keyifli mutlu mesut fazla aldırmadan şarkıyı bitiriyoruz. Öyle dehşet alkış filan yok. Adeta salon sessiz. Masamıza dönünce Tamer’in eşi “Ya ne yaptınız, bu nasıl bir mesajdı “ deyince durumu anlıyoruz. Şarkımız şöyle:

Bundan böyle düşünerek atın adımlarınızı….. 😊)))

Buraya kadar daha 12 yıl oldu ki yüzlerce anı dışarda kaldı. Sonrası 20 yıl daha var, daha taze yaşanmışlıklar.  Genel Yönetmenlik anıları, Lions Quest anıları, bir ay Avustralya Lionları konukluğu anıları, İsveç Lionları anıları, mülteci yardımları anıları, LCIF Danışma Kurulu Üyeliği anıları!  Bunları da anlatmaya kalksam roman olacak☹ e yeter bu kadar.

Dile getirdiğim ve getirmediğim anılarımı paylaştığım, hayatımı zenginleştiren tüm dostlarımı sevgiyle kucaklıyorum.

{/sliders}